10 Ekim 2015

Veloturk Grand Fondo 2015

Yazar Can Sakarcan
Veloturk Grand Fondo 90k Yol Bisikleti Yarışı – 2015

Ekim 2015, Can Şakarcan.

Veloturk’ün bir yarış düzenleyeceğini Haziran ayı ortalarında öğrendim. İlgili Web sitesinde parkurun profilini ve özenle hazırlanmış diğer bilgileri görünce çok güzel bir organizasyon olacağını düşündüm ve hemen kayıt oldum.
Mukavemet sporlarında form düzeyini maksimum seviyeye çıkartmak için ideal olarak 6-7 aylık bir antrenman dönemi gerekiyor. Gerek kışın çok yağışlı geçmiş olması, gerekse işlerimin yoğunluğu nedeniyle bu yıl kayda değer antrenman yapmaya ancak Mayıs ayında başlayabilmiştim. Dolayısıyla yarışa 4 aylık bir antrenmanla katılacaktım. Yarışa katılma kararı aldığımızda yarış tarihine 2.5 ay vardı. Takım arkadaşım Uğur Genç ile bu süreyi iyi değerlendirmeye çalışarak olabildiğince iyi antrenman yaptık.
Sonuç olarak yarışa aşağıdaki grafikte görülen antrenman süreleriyle katıldım.

Ürgüp’e yarıştan bir gün önce, 11 Eylül Cuma sabahı ulaştık. Otele yerleştikten sonra parkurun başlarını da görebileceğimiz kısa bir antrenman yaptık.
Yarış sabahı erkenden kahvaltı ettikten sonra start’tan 45 dakika önce yerimizi aldık. Çok çeşitli güç seviyesinde 250 kişinin katıldığı yarışın hemen başında grubun bölünmesi durumunda veya olası bir kazada arkada kalmak istemediğimiz için erkenden en önde yer tuttuk.

Start

Start’ın verilmesiyle beraber Uğur yüksek bir tempo vermeye başladı. Daha sonra diğer bir kaç takımdan da katılanlarla ilk yokuşun zirvesine kadar bu tempo devam etti. Böylece istediğimiz şekilde, yani kaza veya bölünme riski düşük bir ön grup oluştu.
Uğur yarış öncesinde bana yardımcı olmak konusunda gönüllü olmuştu. Takım arkadaşlarımdan Hakan Şenöz de bana yardımcı olabilecek güçteydi ama yaş grubunda derece şansı yüksek olduğu için haklı olarak o da kendini koruyarak yarıştı. Nitekim 40 yaş üstü grupta 2. oldu.
İkinci yokuşla birlikte kaçış denemeleri başladı. Bunların bazısını Uğur’la ben, bazısını da diğer takımlardan sporcular ara fazla açılmadan yakaladık. Bir atakta 3 kişilik bir grup arayı açmaya başladı. Uğur, ‘gidiyorlar’ dedi. Ben ‘bırak gitsinler’ dedim. Üç kişilik grubun Erciyes tırmanışına kadar kendini yorması durumunda yokuşta yakalayacağımı umuyordum. Daha kalabalık bir grubun kaçmaya çalışması veya öndeki bu grupla birleşme ihtimaline elimizden geldiğince engel olmaya çalışacaktık. Yarış öncesinde zaten bu şekilde konuşmuştuk. İki kişiyle bütün peloton’u kontrol etmek, tüm riskleri bertaraf etmek mümkün değildi.

Kaçış Grubu (Soldan sağa: Eyüp Durgun, Ali Gülcan, Gökay Akçetin)

Devam eden kilometrelerde bazı kaçış denemeleri daha oldu. Ancak hiçbiri sonuç vermedi. Altmışıncı kilometreye doğru bir inişten sonra bacaklarımda biraz sertlik hissettim. O ana kadar fark etmesem de biraz yorulmuş olduğumu anladım. Belki zeminin iri taşlardan yapılmış bir soğuk asfalt olmasının da bunda etkisi olmuştur.

Profil

Uğur yarışın en kritik bölümü olan Erciyes tırmanışından önceki son küçük yokuşta hafif bir kramp sorunu yaşadı ama o yokuşta grubumuzun arkasında gelmeye devam edebildi.
Erciyes tırmanışına başladığımızda 8-10 kişilik ufak bir grup kalmıştık. Kaçış grubu ise Eyüp Durgun’un lastik patlatmasıyla 2 kişiye düşmüştü. Bu arada aramızdaki sürenin 5-6 dakikaya ulaşmış olduğunu öğrendik. Tırmanışa başladığımızda Fiberli Antalyaspor’dan bir sporcu arayı açmaya başladı. Yokuşun başlarında eğim nispeten düşük olduğu için acele etmedim. Eğim artınca yokuşun tamamını çıkabileceğimi düşündüğüm azami hıza yakın bir tempo ile gitmeye başladım. Grupta bir kaç kişi tempoma ayak uydurmaya çalıştı ama bir kaç dakika sonra yalnız kalmıştım. Çok geçmeden önümdeki Antalyaspor’luyu yakaladım. Bu sırada, kaçış grubundan Ali Gülcan’ın da kramp nedeniyle durmuş olduğunu gördük. Önümüzde yalnız bir kişi kalmıştı. Ben kendi tempomda devam ettim. Bir kaç dakika sonra yine yalnız kalmıştım.  Finişe 10km kala öndeki Gökay Akçetin’le aramızda 5-6 dakika fark olduğu, yani yokuşu o ana kadar hemen hemen aynı tempoda çıkmış olduğumuz bilgisini aldım. Ben üst sınırıma zaten çok yakın gimekte olduğum için geri kalan yaklaşık 30 dakikalık sürede Gökay Akçetin’in başına bir aksilik gelmedikçe kendisini yakalama ihtimalim olmadığını anladım. Arkamda da pek yakın biri olmadığı için tempomu biraz daha garantili bir seviyeye düşürdüm ve bu tempoyla yarışı ikinci sırada bitirdim.

40 yaş üstü ödül töreni (1. Tarkan Kalaycıoğlu, 2. Hakan Şenöz, 3. Murat Enç)

Genel Klasman ödül töreni (1. Gökay Akçetin, 2. Can Şakarcan, 3. Mutlu Başdaş)

Yarıştan sonra çok fazla kişinin kramp sorunu yaşadığını öğrendim. Bunu yüksek irtifa ve sıcaklığa bağlayanlar oldu ama bana bu gerekçeler tatminkar gelmedi. Zamanında benzer irtifada bu yarışın iki katı mesafeli yarış da, bariz daha sıcak havada yine daha uzun yarış da koştum ama hiç bu kadar çok kişinin kramp sorunu yaşadığına şahit olmadım. Bölgenin istisnai jeolojik özelliklerinin etkisi olabilir mi, bilmiyorum. Belki tıbbi jeoloji uzmanlarının bu konuda bir fikri olabilir ama onların da muhtemelen kramptan daha önemli işleri vardır.
Yarıştan sonra güç ölçer verilerini bilgisayarıma indirip incelediğimde beklentimin bariz altında güç üretmiş olduğumu gördüm. Zaten Erciyes yokuşunu ortalama 20km/s hızla çıkabileceğimi beklerken 18km/s’in biraz altında hızla çıkabilmiştim. İrtifanın azalan hava basıncı nedeniyle performansı olumsuz etkilediği biliniyor. Ancak, bunun ne ölçüde olduğu konusunda detaylı araştırma yapmamıştım. Yüksek irtifa antrenmanının etkileri konusunda nispeten çokça kaynak olmasına karşılık aklimatizasyonsuz olarak yüksek irtifada yapılan performans ölçümü içeren yalnızca bir kaynak[1] bulabildim. Bu ölçümlerin de her yaş grubu ve sporcu için ne kadar geçerli olduğu tartışılabilir. İrtifanın benim performansıma etkisini görmek için ilk fırsatta Uludağ’a gidip ölçümler yaptım. Bu tarz araştırmalarda ideal olarak VO2max, maksimum güç gibi ölçütler incelenir. Ancak benim imkan ve vaktim kısıtlı olduğu için kabaca fikir vereceğini umduğum şekilde, çeşitli irtifalarda aynı nabızla ne güç ürettiğimi ölçtüm[2].

Yukarıdaki grafikte Uludağ’da 1000m ve 2100m irtifada 160 nabız ile ürettiğim güç kırmızı çizgi ile, Bassett ve diğerlerinin bulgularına göre 1000m irtifadaki ölçüm değerim baz alındığındaki tahmini değerler ise yeşil çizgi ile gösteriliyor. Grafikte ayrıca on yıl önce 41 yaşımdayken 40 dakikalık bir saate karşı yarışta üretmiş olduğum ortalama güç mavi nokta ile gösteriliyor. O tarihteki ortalama nabız daha yüksek ama yaş farkı dikkate alındığında bugünkü 160 nabzıma denk olduğu düşünülebilir. Yani, on yıl önceye göre ürettiğim güçte antrenman düzeyi ve yaşa bağlı olarak bariz bir düşüş gözüküyor. Tabii bu yarıştaki beklentim daha güncel, deniz seviyesindeki ölçümlere dayalıydı. On yıl önceki performansımı bekliyor değildim.
Bassett ve diğerlerinin formülünü bu yarıştaki değerlere uyguladığımda yarışın Erciyes yokuşuna kadar olan 2 saatlik kısmında deniz seviyesindeki 3.5W/kg’a, yokuşta ise 3.9W/kg’a denk gelen bir normalize güç üretmiş olduğumu gördüm. Potansiyelimin bundan biraz daha yüksek olduğunu düşünüyorum ama 3 saatin üzerindeki bir yarış için ilk bakışta zannettiğim kadar da düşük bir performans göstermemişim.
Son olarak, yarış organizasyonunu çok beğendiğimi belirtmek istiyorum. Yarış parkuru çok güzel seçilmişti. Yollar Anadolu’nun çoğu yerinde olduğu gibi soğuk asfalttı ama risk oluşturacak büyüklükte çukur veya tümsek neredeyse hiç yoktu. Katılımcı adedi ve niteliği de yüksekti. Böyle organizasyonların artarak devam etmesini dilerim.


[1] Bassett, D.R. Jr., C.R. Kyle, L. Passfield, J.P. Broker, and E.R. Burke. Comparing cycling world hour records, 1967-1996: modeling with empirical data. Medicine and Science in Sports and Exercise 31:1665-76, 1999.
[2] Bu tarz ölçümlerde her denemede tam aynı nabızı tutturmak zor olduğu için yaklaşık aynı nabız seviyelerinde ölçüm yapıp her ölçüm setine bir eğri uydurarak karşılaştırma yapıyorum.