6 Temmuz 2008

2008 Türkiye Yol Bisikleti Şampiyonası (24-26 Haziran, Eceabat, Çanakkale)

Yazar Can Sakarcan

Ülkemizde ulusal düzeydeki en önemli yarış olan Türkiye Şampiyonası bu yıl tarihi Gelibolu Yarımadası’nda yapıldı. Ben İstanbulspor’dan bu yarışlara katılacak tek kişi idim. Yarışlarda bana yardımcı olacak idarecimizin son anda ortaya çıkan sağlık sorunu nedeniyle arkadaşım Uğur Genç’ten yardım istedim. Kendisi Türkiye’deki az sayıda Ironman’den biri. Bisiklet yarışları konusunda da tecrübesi var ve organizasyon boyunca takım arabamı kullanmak, bisiklet bakımı, alış-veriş gibi sayısız konuda bana yardımcı oldu. Ayrıca çok sayıda fotoğraf çekti.

Yarışların yapılacağı Eceabat’a ilk yarıştan bir gün önce gittik. Yarışlar hakkındaki detayların bildirildiği Teknik Toplantı aynı günün akşamı Çanakkale Boğaz’ının diğer yakasında yapıldı. Bu, çok sayıda sporcu ve idarecinin arabalı vapurla boğazı geçmesine ve gereksiz zaman kaybına yol açtı. Hangi yolların trafiğe ne zaman kapatılacağı Kaymakam ve Jandarma Komutanı ile bu toplantıda, yani yarıştan bir önceki akşam görüşüldü. Kaymakam nedense yolların yalnızca yarışların ilk günü kapatılacağını sanıyordu. Son anda yolların trafiğe kapatılmasında bir engel çıkması durumunda ne olacağını merak ediyorum. Örneğin, her yıl Temmuz ayında koşulan Fransa Turu’nun parkuru bir önceki yıl Kasım ayı civarında açıklanıyor. Sonradan ufak tefek değişiklikler olsa bile organizasyon çalışmaları çok önceden başlıyor. Türkiye şartlarında bu kadarını beklemiyoruz ama yarışlarla ilgili bazı konuların biraz daha erken açıklığa kavuşturulmasında fayda var.

Bu konular arasında sporcu ve antrenörler açısından en önemlilerinden biri parkur profilleri. Çünkü bisiklet yarışlarında taktikler büyük ölçüde parkurdaki yokuşların konumu, uzunluğu gibi unsurlara göre belirleniyor. Bu yarışta parkur profilleri hazırlanmış olmasına rağmen takımlara verilmedi. Teknik toplatıda bir görevlinin bilgisayarında gördüğümüz profili e-mail ile göndermesini istedik. İki kez hatırlatmamıza rağmen teknik nedenlerle gönder(e)medi. Master’lar saate karşı yarışı Salı günü 15:00’te, yol yarışı da ertesi gün 09:00’da olduğu için profili başka kaynaktan temin etmeye veya yol yarışı parkurunu önceden gezmeye vaktimiz de olmadı.

Yarışlara katılım başvuruları Federasyon’un web sitesinden son güne kadar yapılabiliyordu. Bu uygulamanın katılımcılara kolaylık sağlamasına karşılık, sporcu adedinin son ana kadar belli olmaması nedeniyle saate karşı yarışların bitiş ve başlangıç saatleri, teknik toplantıda bile kesin olarak bilinemedi. İdeal olarak son başvuru tarihinin yarıştan yaklaşık bir hafta önce olmasında fayda var.

Her kategoride biri saate karşı, diğeri toplu start alınan yol yarışı şeklinde iki yarış koşuldu. Çoğu durumda parkurlar kategoriye göre değişiklik gösteriyordu. Bence, parkurların bu kadar çok değişiklik göstermesi hakem, sporcu, antrenör ve güvenlik görevlilerinin işini gereksiz yere zorlaştırdı. Yine de, görevlilerin özverili çalışmaları sayesinde, yarışlar fazla aksaklık yaşanmadan yapıldı.

Yarışmalara 16 şehir, 32 spor kulübü ve 3 adedi ferdi olmak üzere toplam 180 sporcu katıldı.

Grafik 1. Sporcuların illere göre dağılımı

Şekil 1. Katılan illerin Coğrafi konumları

Grafik 2. Sporcuların kategorilere göre dağılımı

Sporcuların kategorilere göre dağılımında Yıldız’ların ağırlığının büyük olması, yeni sporcular yetişmesi açısından iyi gözüküyor. Ancak, kanaatimce yeni yetişen sporcuların Türkiye Şampiyonası gibi üst düzey ve nispeten maliyetli yarışlar yerine yerel yarışlarda tecrübe kazanmaları daha önemli.

Bisiklet sporunun çok yaygın olduğu ülkelerde Master’lar genellikle 5-10 yaş dilimli çeşitli kategorilere ayrılıyorlar. Ülkemizin maddi durumu ve katılımcı sayısı göz önüne alındığında Master’ların tek kategoride yarışması normal. Ancak, bu durumda yaş sınırının 35 olması pek uygun değil. Fransa Turu, Dünya Şampiyonası gibi çok zorlu yarışlara bile çoğu zaman 35 yaşın üzerinde sporcular Büyükler kategorisinde katılıyor. Dolayısıyla, Master’lar çeşitli kategorilere ayrılmadığında yaş sınırının en az 40, belki de 45 olmasının daha uygun olacağını düşünüyorum.

Büyük ve Genç Erkekler yarışları her yıl olduğu gibi bir gün arayla,  Salı ve Perşembe günleri koşuldu. Diğer yarışlar ise Salı ve Çarşamba günü yapıldı. Master’lar saate karşı yarışı Salı günü sondan bir önceki yarış olmasına rağmen ertesi günkü yol yarışlarında ilk sırada, saat 9:00’da koşuldu. Bu nedenle Master’lara dinlenme ve yol yarışına hazırlık için çok az vakit kaldı.

Saate Karşı Etabı

Saate karşı yarışlar Eceabat merkezine 25km mesafede, Alçıtepe’de yapılacaktı. Teknik toplantı sonrasında saate karşı parkurunu görmek için Alçıtepe’ye gittik ve arabanın farlarının sağladığı ışıkla parkurda bir tur attım. Bu arada, Eceabat’ın yarışı beklemek için Alçıtepe’den daha uygun olmadığı kanaatine ulaştık.

Yarışların başlangıç saatleri tam olarak belli olmadığı ve trafiğin nereden itibaren kesileceğini bilmediğimiz için yarış sabahı erkenden Alçıtepe’ye gittik. Tüm takımlar arabalarını start yerine mümkün olduğunca yakın park etmişlerdi. Biz ise bir kaç yüz metre mesafede nispeten gölge bir sokak arasına konuşlandık. Daha sonra Alçıtepe merkezinde ağaçlıklı ve oturma yerleri olan cami avlusunda beklemeye başladık. Önceki yarışların gidişatına göre benim saat kaçta start alacağımı mümkün olduğunca erken tahmin etmeye çalıştık. Bu çok önemli bir konu. Yarışa kadar acıkmamak da gerekiyor, dolu mide ile katılmak zorunda kalmamak da. Tahminimize göre saat 15:00 civarında start almam gerekecekti. Beslenme ve ısınmamı buna göre planladık. Uğur, zaman zaman start alanına gidip gidişatı kontrol etti. Önceki yarışların başlangıç ve bitişleri tam tahmin ettiğimiz zamanlara denk geldi. Bu zamanlar teknik toplantıda öngörülenlerden 1-2 saat kadar farklıydı.

Cami avlusundan ayrılıp ısınmaya başlamama yakın yanımıza bir bey geldi. Biraz sohbet ettik. Caminin imamıymış. Bize çay teklif etti. “Birazdan yarışacağım, teşekkür ederim” dedim. “O zaman meyve suyu ikram edeyim” dedi. Onu da kabul etmeyince “pekiyi sizin için ne yapayım” diye sordu. “Dua edin, sizin uzmanlık alanınız bu” dedim. Hep beraber güldük.
Isınmak için hem gölge, hem de rüzgar alan bir depo girişini uygun bulduk.

Resim 1. Saate Karşı yarıştan önce ısınma

Saate karşı parkuru oldukça inişli çıkışlı idi ve çok sert bir rüzgar vardı. Yarışa biri nispeten aerodinamik, diğeri standart profilli iki çift jant götürmüştüm. Aerodinamik yapıdaki jantlar rüzgar karşıdan eserken diğerlerine göre hafif bir üstünlük sağlıyorlar. Buna karşılık özellikle ön tekerlekte kullanıldıklarında yan rüzgarda savrulmaya neden olabiliyorlar. Rüzgar çok sert olduğu için ve yarışın bir iki saniye kadar ufak farkla bitmeyeceğini düşündüğümden risk almadım ve öne standart jantı taktım.

Resim 2. Saate Karşı Yarış Start Öncesi

Resim 3. Saate Karşı Yarış Startı

Yarış beklediğimiz saatte başladı. Ben 7. sırada start aldım. Kendimi son antrenmanlardakinden biraz daha iyi hissediyordum. Zaten yarış motivasyonuyla böyle olması beklenirdi. Normal olarak  virajlarda yolun içte kalan kısmına teğet geçeriz. Bu hem yolun en kısa yerinden gitmemizi, hem de virajda mümkün olduğunca az hız kesmemizi sağlar. Ancak bu yarışta rüzgarın çok sert olması nedeniyle virajlarda bazen 40-50 cm. kadar emniyet payı bıraktım. Tırmanma kesimlerinde sürdürebileceğim maksimum güçle pedal çevirirken, inişlerde pedal kestiğim anlar oldu.

Parkur uzunluğu Federasyon tarafından 9,5 km olarak açıklanmıştı. Ancak benim bisikletimin göstergesine göre 9,2 km çıktı. Bu yazıdaki ortalama hız hesaplarında her zamanki gibi kendi kayıtlarımı esas aldım. Parkurun çok inişli çıkışlı olması ortalama hızların düşük çıkmasına neden oldu. Örneğin benim ortalama hızım 36.8km/s oldu. Oysa güç göstergemin kayıtlarına göre bu yarışta ürettiğim gücü düz ve rüzgarsız ortamda üretseydim hızım 46km/s civarında olacaktı. Parkurun karmaşık olması sporcular arasındaki güç farkını tahmin etmeyi de zorlaştırıyor. Yarış düz bir parkurda olsaydı ortalama hız farklarından yola çıkarak sporcuların üretebildiği güç farkı nispeten güvenilir ölçüde tahmin edilebilirdi.

Grafik 3. Saate karşı yarıştaki nabız (kırmızı), güç (sarı) ve hız (mavi) değerlerim.

Yukarıdaki grafikte hızımın 16km/s ile 74km/s arasında değiştiği görülüyor. Parkurun eğimi hızdaki değişimlerden kolayca anlaşılabilir.
Grafikte kırmızı çizgi ile gösterilen nabız değerlerim ilginç. On beş yıl önce bisiklet sporuna yeni başladığımda saate karşı yarışları 172-173 nabızla koşardım. Üç yıl önceki Türkiye Şampiyonası’nda nabız ortalamam 169 çıkmıştı. Bu seferki yarış nispeten kısa olmakla birlikte nabız ortalamam 170, son 5 dakikadaki ortalamam ise 175 çıkmış. Normal olarak insanın maksimum nabzının her yıl 1 puan düştüğü kabul edilir. Uzun süreli eforlarda da buna paralel olarak nabzın düşmesi beklenir. Bende bu düşüş çok sınırlı gözüküyor. Bunun dışında, 15 yıl önceye kıyasla azami nabzım biraz düşmüş de olsa yıllarca süren antrenmanlar sayesinde bugün çok daha yüksek güç üretebiliyorum.

Grafikte sarı çizgi ile gösterilen güç değerleri yarışın başındakiyle sonundaki performansı karşılaştırmak gibi amaçlara yarayabilir. Ancak rakamları mutlak doğru kabul etmemek gerekiyor. Güç ölçümü hız ve nabız ölçümüne göre daha zor. Güç göstergeleri arasında önemli kalibrasyon farkları oluyor. Güç eğrisinde 10. dakika civarında ortalamanın bariz üzerine çıkan kısa bir bölüm gözüküyor. Hemen arkasından nabız da 180’e çıkmış. Bu, keskin bir virajdan çıkarken optimumun üzerinde güç uygulamamdan kaynaklanıyor. Enerjimi verimsiz kullanmama neden olan bu hata dışında hemen hemen kusursuz bir yarış koşmuş olduğumu düşünüyorum.

Grafik 4. Master Erkekler Saate Karşı Yarış Sonuçları

Grafik 5. Master Erkekler Saate Karşı Yarışı Hız Farkları

Yukarıdaki grafikte 4. sporcudan (eski takım arkadaşım Mutlu Erçevik) itibaren ufak farklarla azalan bir performans gözüküyor. İkinci ve üçüncü olan sporcuların sonraki sporculara belirgin bir üstünlüğü görülüyor. Bu iki sporcu arasındaki fark ise ender rastlanan ölçüde ufak gerçekleşti: 40 salise! Bisiklet sporunda malzeme seçimi, virajda yavaşlama miktarı gibi unsurlar çok ufak farklar yaratabiliyor. Bu farklar çoğu zaman yarış sonucunu etkilemiyor. Ama bazen en ufak farklar bile klasmanı değiştirebiliyor. Hakan Şenöz veya Zafer Yalın’ın çok ufak bir tercih farkı sıralamanın değişik gerçekleşmesine sebep olabilirdi. Yarıştan önce yarışın ne kadar çekişmeli geçeceği çoğu zaman bilinmediğinden ayrıntılara çok dikkat etmek gerekiyor.

Grafik 6. Saate Karşı Yarışları Kazananların İkinciyle Hız Farkı

Diğer kategorilerdeki yarışların ne ölçüde çekişmeli geçtiğini merak ettim. Tüm sonuçları incelediğimde 2008 Türkiye Şampiyonası’nda saate karşı yarışları en açık farkla kazanan sporcunun  Grafik 6’dan anlaşıldığı gibi ben olduğumu gördüm.

Master’ların yarış parkuru Büyük Erkek’lerle aynı olsaydı o kategoridekilerin performanslarıyla kendiminkini karşılaştırma imkanım olacaktı. Benzer bir karşılaştırmayı Genç Erkek’lerle yapmak mümkün. Onlar bizimkiyle aynı parkurda, ama 2 tur üzerinden yarıştılar. Genç erkekler şampiyonunun ortalama hızı benimkinden yalnızca 0,2 km/s düşük. Parkurumuzun uzunluğu aynı olsaydı benden daha iyi derece yapacağı hemen hemen kesin.

Saate karşı yarıştan sonra, ödül töreninin yapılacağı Abide’ye gitmeden önce Uğur’la beraber bisikletimin saate karşı gidonunu normal gidonla değiştirdik. Gidonla beraber sökülen vites ve fren kablolarını değiştirip ayarları yaptık. Kısa bir testle bisikletin ertesi günkü yarışa hazır olduğunu gördük.

Resim 4. Saate Karşı Ödül Töreni

Yol Yarışı

Master’lar kategorisindeki sporcuların bir çoğu yüzlerce yarış koşmuş, çok tecrübeli kişiler. Bu yarışlarda kaza olduğuna hiç rastlamadım. Ayrıca yarışlar taktik açıdan da çok kaliteli geçiyor. Bazı sporcuların bu yılki Türkiye Şampiyonası’na çok özenle hazırlanmış olduklarını gördüm.

Peloton’daki en güçlü sporcu olmanın taktik açıdan önemli bir zorluğu var. Yarışı kaybetmekten en zararlı çıkacak kişinin en güçlü sporcu olduğu herkes tarafından biliniyor. Dolayısıyla diğer favorilerden hiç biri tek bir atak bile kovalamıyor. Tüm işi en güçlüye bırakıyorlar. Bu işi her kulübün aynı sayıda sporcuyla katıldığı yarışlarda görevi takımın favori sporcusuna yardım etmek olan “domestique”ler yapıyor. Ben ise bu yarışa tek başıma katıldığım için tüm yükü kendim taşımak zorundaydım.

Grafik 7. Master Erkekler Kategorisindeki Takımların Sporcu Sayıları

Grafik 7’den görüldüğü gibi yol yarışına katılan en kalabalık takım İstanbul Gençlik Spor’du. Bu takımın iki favorisi, üç domestique sporcusu vardı. Favorilerden biri saate karşıda 3. olan Hakan Şenöz’dü. Yarış boyunca en iyi organize olan takım doğal olarak onlardı.

Bu durumda uygulayabileceğim taktikler çok çeşitli değildi. Ben domestique’lerin ve diğer bazı sporcuların yaptığı her atağa teker teker karşılık vermek yerine, özellikle yokuşlarda ve yandan rüzgar aldığımız kesimlerde tempoyu yükselttim, diğer kesimlerde ise tempoyu atak yapanların arayı açamayacağı düzeyde tuttum. Yandan, örneğin sol taraftan rüzgar alırken bir sporcu yolun sağ tarafına iyice yanaşıp tempoyu yükselttiğinde arkadan gelenler onun sağ arkasına geçemeyecekleri için yarattığı hava akımından nispeten az faydalanabilirler. Rüzgarın gücü ne kadar yüksekse arkadakilerin öndeki sporcunun hava akımından faydalanma oranları o kadar azalır. Bu yarış sabah erken saatte başladığı ve rüzgar henüz çok kuvvetlenmemiş olduğu için, ayrıca yolda uzun düzlükler olmayıp rüzgarı sık sık farklı açılardan aldığımız için yan rüzgarlardan sınırlı ölçüde faydalanabildim. Parkur genelde inişli çıkışlı olmakla beraber uzun, ciddi bir yokuş da yoktu. Mesafe Federasyon’un verdiği bilgiye göre 61 km, benim bisikletimin göstergesine göre 64 km idi.

Bu mesafe de yol yarışı için oldukça kısa sayılır. Özetle, parkurda güçlü ile güçsüzü ayıracak unsurlar en fazla orta düzeydeydi diyebiliriz.
Yarışın başlarında biri Brisa’dan, diğeri İstanbul Gençlik Spor’dan iki kişi atak yaptılar. Ben yukarıda belirttiğim taktiğe sadık kalarak devam ettim.

Atak yapanlarla aramızdaki fark bir ara 2 dakikaya kadar yaklaştı. Ben istediğim zaman onlarla aramdaki 2 dakikalık farkı en fazla 6-7 km’de kapatacağımı bildiğim için yakalamakta acele etmedim. Bu arada bir kaç kısa yokuşta verdiğim tempo sayesinde grubumuz da 8 kişiye inmişti.

Resim 5. Yokuşta geri kalanlar

Bir ara sanırım öndekileri yakalayamayabileceğimizden endişe eden saate karşının ikincisi Zafer Yalın ve dördüncüsü Mutlu Erçevik de 2’şer dakika kadar çalıştılar (öne geçip grubu çektiler). Zafer Yalın ve takım arkadaşı bir kaç kez atak da yaptılar ama onların kaçmasına izin vermedim. Zafer Yalın yarış sırasında çok iyi gözükmüyordu. Belki, saate karşıdan sonra dinlenme ve/ya beslenme konusunda hata yapmış olabilir. İstanbul Gençlik Spor’dan Yunus Oymak da takım kaptanının talimatıyla çok sayıda atak yaptı. Önde zaten iki kişi olduğu için onlarla birlik olmasına izin vermeden yakaladım. Yaklaşık kırkıncı kilometrede öndekileri yakaladık ve geçtik.

Parkuru bilmediğim için yarış sırasında Mutlu Erçevik’e önümüzdeki yokuş durumunu sordum. Kendisi aynı zamanda Federasyon’un Teknik Kurul Başkanı ve önceki haftalarda milli takımla birlikte bu bölgede kamptaydı. Önümüzde dik ama kısa bir yokuş olduğunu söyledi. Bu yokuşta kendisi atak yaptı. Hakan Şenöz ve ben ona katıldık. Diğerleri geri kaldılar. Ama yokuş kısa olduğu için arayı yeteri kadar açmamıza fırsat kalmadı. Hakan ve Mutlu inişte çalışmayınca ben de çalışmadım ve yakalandık.

Finişe 7 kilometre kala herkes yarışın toplu sprintle biteceğini düşünmeye başlamıştı. Bu sırada ilk defa beni gözden kaçırdılar ve arkada kalmama izin verdiler. Geriden hız alarak bir atak yaptım. Atağı bu şekilde yapmak çok daha etkili oluyor. Çünkü rakipler atağı fark ettiklerinde hız farkı iyice artmış oluyor ve atak yapan sporcunun yarattığı hava akımından faydalanmak için arkasına yaklaşmaları vakit alıyor.

Resim 6. Arkadan atağa başlarken

Bu atağa yalnızca saate karşının üçüncüsü ve o ana kadar hep arkada beklemiş olan Hakan Şenöz cevap verebildi.

Resim 7. Grupla arayı açtıktan sonraKısa sürede arkadakilerle arayı açtım.

Hakan hiç çalışmadı. Ben de kendimi yormadan devam ettim. Finişe yaklaştığımızda Hakan sprint ile yarışı kazandı. Ben ikinci oldum. Saate karşı ve yol yarışlarının toplam süresine göre genel klasmanda da birinci oldum. Genel klasman sonuçları aşağıdaki gibi gerçekleşti:

Sporcu

Süre

Fark

RAHMİ CAN ŞAKARCAN

02:10:31

00:00:00

HAKAN ŞENÖZ

02:11:43

00:01:12

ZAFER YALIN

02:13:19

00:02:48

ATAMAN ŞEKERCİ

02:13:47

00:03:16

SALİH KORKMAZ

02:13:49

00:03:18

MUTLU ERÇEVİK

02:14:13

00:03:42

MURAT AKYAZI

02:15:10

00:04:39

YUNUS OYMAK

02:17:33

00:07:02

ZAFER SAYIN

02:19:19

00:08:48

ATİLLA ATAY

02:20:07

00:09:36

CÜNEYT DOĞAN

02:21:57

00:11:26

MEHMET BOZDEMİR

02:22:46

00:12:15

MUSTAFA KARAGÖBEK

02:29:09

00:18:38

GAZİ BİLİR

02:29:32

00:19:01

NURETTİN KİRPİKSİZ

02:30:02

00:19:31

SEDAT USLUY

02:35:12

00:24:41

ALİ BEYTEKİN

02:35:19

00:24:48

Yarışlarda her etap sonucuna göre genellikle ilk 20 sporcuya sırasıyla 75, 50, 35, 30… gibi giderek azalan puanlar veriliyor ve sezon sonunda bu puanlara göre bir klasman yapılıyor. Ben bu sezon yalnızca en önemli bulduğum Türkiye Şampiyonası’na katıldığım ve muhtemelen başka yarışa katılmayacağım için sezon sonundaki toplam puan beni pek ilgilendirmiyor. Türkiye Şampiyonası’nda kazanılan puanları sıraladığımda Genç Bayanlarda iki etabı da kazanan Gül Çelebi’den sonra en yüksek puanı benim topladığımı gördüm.

Grafik 8. Toplam Puanlar